Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
 - The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
 - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
 - Jack and Betty have been going steady for a month.
Lütfen daha yavaş konuşun.
 - Please speak more slowly.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bu köprü sağlam görünüyor.
 - This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
 - Is this ladder steady enough?
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
 - But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
 - There was steady economic improvement.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
 - Tom is going steady with Mary.
Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
 - Do you have a steady girlfriend?
Asla sürekli bir işim olmadı.
 - I never had a steady job.
Bu günlerde iş çok kesat.
 - Business is so slow these days.
İşler gerçekten kesatlaştı.
 - Business has really slowed down.
Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
 - Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
Oyun yavaş ve sıkıcıydı.
 - The game was slow, and it was also boring.
Kol saatim geri kalmış olmalı.
 - My watch must be slow.
Saatim beş dakika geri kalmış.
 - My watch is five minutes slow.
Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
 - He's got a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
 - Tom has a steady girlfriend.
Yavaşlamamız gerekmiyor mu?
 - Shouldn't we slow down?
Tom yavaşlamamı söyledi.
 - Tom told me to slow down.
Bu merdiveni sabit tutun.
 - Hold this ladder steady.
O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.
 - He was walking up the hill at a steady pace.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
 - In childhood, time passes slowly.
Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
 - Time passed very slowly this week.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
 - As my watch was slow, I missed the special express.
Bu saat on dakika geridir.
 - This watch is ten minutes slow.
... steady and that’s the replacement level of fertility. Now, you’re asking ...
... out keeps the level of the bathtub steady. Okay? That’s replacement level bathtub ...