Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
Ablam her gün koşuya gider.
- My older sister goes jogging every day.
Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
- Yesterday my sister went to Kobe.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
- He deprived my little sister of all her toys.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The sister of your father or mother is your aunt.
Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın.
- Sister, don't let this patient out of your sight.
Kız kardeşim hemşiredir.
- My sister is a nurse.
O benim için bir kızkardeş gibi.
- She is like a sister to me.
Mary ve ben kızkardeş gibiyiz.
- Mary and I are like sisters.
Baldızım beş yıl içinde dört çocuğa sahipti.
- My sister-in-law had four children in five years.
Fadıl'ın baldızı ile bir ilişkisi vardı.
- Fadil had an affair with his sister-in-law.
1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.
- In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.
Tom'un kızkardeşi bir rahibe.
- Tom's sister is a nun.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.
O, kızkardeşi Mary'yi aradı.
- He called his sister, Mary.
Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
- Individual freedom is the soul of democracy.
Bireysel özgürlük demokrasinin temelidir.
- Individual liberty is the essence of democracy.
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
- Women didn't care for him.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
- A good daughter will make a good wife.
O köpek erkek mi yoksa dişi mi?
- Is that dog male or female?
Koko bir dişi gorildir.
- Koko is a female gorilla.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.
Bireysel özgürlüklere saygılı olmalıyız.
- We must respect individual liberty.
Bir bireyin hakları ve sorumlulukları vardır.
- An individual has rights and responsibilities.
Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.
- The patients in this study consisted of 30 males and 25 females.
O ilk Japon kadın astronot olacak.
- She will be the first female Japanese astronaut.
Onun karısı neye benziyor?
- What is his wife like?
John Floridalı, karısı ise Kaliforniyalı.
- John comes from Florida and his wife from California.
Bir insan eşine saygı göstermeli.
- One should respect one's spouse.
Eşinizle birlikte ne kadar zaman harcarsınız?
- How much time do you spend with your spouse?
Onun üvey annesi benim baldızım.
- His stepmother is my sister-in-law.
Fadıl'ın baldızı ile bir ilişkisi vardı.
- Fadil had an affair with his sister-in-law.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar.
- Society and the individual are inseparable.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
- Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
O genellikle ablasına boyun eğmek zorunda.
- She usually has to give in to her big sister.
Ablamdan daha fazla eteğim var.
- I have more skirts than my big sister.
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
- Women didn't care for him.
Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
- Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
She's my wife. O benim karım.
Erkek arkadaşımın bir sürü bayan arkadaşı var.
- My boyfriend has a lot of female friends.
Çinli bayan arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
- I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
Küçük kız güzel bir kadın oldu.
- The little girl grew into a beautiful woman.
Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
- Women and girls would cross over the street rather than meet him.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Eşiniz bir politikacı ise, öyleyse muhtemelen sizin adınız da zaman zaman gazetede görünecektir.
- If your spouse is a politician, then likely your name will also appear in the newspaper from time to time.
Bir insan eşine saygı göstermeli.
- One should respect one's spouse.
Karım bayanlar korosunda şarkı söylüyor.
- My wife sings in the ladies' choir.
Sessiz olabilen bir bayan eş Tanrının bir armağanıdır.
- A wife who can be quiet is a gift of God.
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- That woman is his wife, I think.
Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
- He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
Ablam iyi gitar çalar.
- My elder sister is good at playing the guitar.
Ben senin öz ablanım.
- I am your elder sister.
Bu gece kardeşimin sevgilisiyle buluşacağım.
- I'm going to meet my brother's girlfriend tonight.
Gerçeği anlatmak gerekirse o benim sevgilim.
- To tell the truth, she is my girlfriend.
Her kişi bir bireydir.
- Every person is an individual.
Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.
- We are currently looking for individuals who have experience in customer service.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
Benim küçük kardeşim geçen geceden beri diş ağrısından kıvranıyordu.
- My little sister has been suffering from a toothache since last night.
Büyük yem, dostum, sekizde sekiz veriyorum.
- Great bait, mate, I rate eight out of eight.
Yorgun görünüyorsun dostum. Bence senin yazmaya ara vermen gerekiyor.
- You look exhausted, mate. I think you need to take a break from writing.
Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
- These are my sister's magazines.
Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
- Yesterday my sister went to Kobe.
O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir.
- Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.
Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
Dul kocası ölmüş bir kadındır.
- A widow is a woman whose spouse has died.
2011 Bayanlar Futbol Dünya Kupası, Almanya'nın Frankfurt şehrinde sona erecek.
- The 2011 Women's Soccer World Cup will end in Frankfurt, Germany.
Çok güzel bayanlar var.
- There are very beautiful women.
Bir aslanın yelesi daha koyu olsa dişileri için daha çekici olur.
- The darker the mane of a lion is, the more attractive to females it is.
Şu anda hiçbir şey yolunda gitmiyor; ailenin dişileri bana karşı birleşmişler.
- At present, nothing goes smoothly; the Females of the Family are united against me.
Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.
- Tom has a lot female friends.
O kız öğrenci Amerikalıdır.
- That female student is American.
Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
- I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
- Tom and his girlfriend are in the same class.
Bir kitap için materyal topluyor.
- She is collecting material for a book.
Mary bir materyalisttir.
- Mary is a materialist.
Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
- Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
Bu çorabın eşi nerede?
- Where is the mate to this sock?
O gerçekten Tom'un kızkardeşi mi?
- Is that really Tom's sister?
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.
Onun karısı bir Japon kadın.
- His spouse is a Japanese woman.
At the convent, Sister Grace supervises the kitchen.
Please welcome Sister Smith as she moves from her former congregation to her new congregation.
Native American leader Chief Seattle urged ecological responsibility, referring to Brother Eagle and Sister Sky in his purported 1854 speech.
My little sister is an annoying pest.
Sisters Are Doin’ It for Themselves.
I’m trying to correct my sagging floor by sistering the joists.
sister city.
Placetown and Machinville are sister cities in England and France.
in plural The relationship between women whose brother and sister are married to each other.
in plural The relationship between women who marry brothers.
Welfare Ministry Secretary Upali Dahanayake, his elderly father, daughter, and a cousin sister died on the spot in a tragic accident in Mahiyangana yesterday.
The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
I'm going to meet my girl over there.''.
Amanda is a girl of 16.
Your girl turned up on our doorstep.
Stop being such a girl and punch back.
As we can't print them all together, the individual pages will have to be printed one by one.
individual personal pension; individual cream cakes.
The pieces of the puzzle mate perfectly.
Of Lady Auranthe, our new-spoused daughter?.
Your course of action this past year has bordered on criminal negligence, he barks to the man whose job he means to take. You're a weak sister, Mr. President..
San Antonio has always been viewed as the weak sister of the big regional centers of Houston and Dallas.
A new wife for the gander is introduced into the pen.
Generally, men are taller than women.
- In general, men are taller than women.
It is agonizing for America to lose our young men and women.
- It is agonizing for the united States to lose our young men and women.
In order to learn from mistakes, we construct a no blame system.
- Hatalardan öğrenmek için bir suçlama yok sistemini kurmalıyız.
Tom disappeared into the mist.
- Tom sis içinde gözden kayboldu.
The light of the lamp glimmered in the fog.
- Lambanın ışığı siste parıldıyordu.
London is famous for its fog.
- Londra sisi ile ünlüdür.
Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
The accident was due to the smog.
- Kaza kirli sis nedeniyle oldu.
I like to speak Welsh.
- Galce konuşmayı seviyorum.
Welsh is a beautiful language.
- Galce güzel bir dildir.
The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland.
- Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.
In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
- Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
... any company too little sister ...
... Who's your mother, your father, your brother, your sister, who are you, Jim?" Well, Jim ...