- تعريف kendi في التركية الإنجليزية القاموس.
- own It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. -Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır. 
 This is a picture of her own painting. -Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir. 
 
- self Self-help is the best help. -Kendi kendine yardım en iyi yardımdır. 
 Tom doesn't seem to have any self-confidence. -Tom kendine güveni var gibi görünmüyor. 
 
- respective Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. -Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler. 
 Tom and Mary spoke in their respective languages. -Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu. 
 
- oneself We should tell the children how to defend oneself. -Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız. 
 It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers. -Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler. 
 
- herself She wears high heels to make herself look taller. -O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor. 
 She soon adjusted herself to village life. -Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı. 
 
- himself He said NO to himself. He said YES aloud. -Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi. 
 He said NO to himself. He said YES aloud. -O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi. 
 
- its America fancies itself the world's freest nation. -Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor. 
 The candle went out by itself. -Mum kendiliğinden söndü. 
 
- of one's own 
- itself No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. -Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir. 
 The candle went out by itself. -Mum kendiliğinden söndü. 
 
- auto After the concert, Tom signed autographs. -Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı. 
 It happens automatically. -Bu kendiliğinden olur. 
 
- him He taught himself French. -Kendisine Fransızca öğretti. 
 He said NO to himself. He said YES aloud. -Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi. 
 
- auto- 
- personally 
- her The girl fainted, but she came to when we threw water on her face. -Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. 
 This is a picture of her own painting. -Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir. 
 
- he; she 
- self; own; in person 
- self, oneself 
-  {s} simple First of all, please do a simple self-introduction. -Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap. 
 Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent. -Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür. 
 
- several He was unconscious for several days. -Birkaç gündür kendinde değildi. 
 Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language. -Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar. 
 
- my own This is a picture of my own painting. -Bu kendi yaptığım bir resimdir. 
 I perceive myself as my own god. -Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum. 
 
- his own 
- to own I hope to own my own house someday. -Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum. 
 
- pwn 
- one's own 
- eigen 
- he 
- kendi kendine
- by herself I didn't tell her. She found out by herself. -Ona söylemedim. O kendi kendine öğrendi. 
 
- kendi kendine
- by himself 
- kendi kendine
- on one's own 
- kendi kendine
- by itself The sea will turn deep by itself. -Deniz kendi kendine derinleşecek. 
 You have only to stand in front of the door. It will open by itself. -Sen sadece kapının önünde durmak zorundasın. O kendi kendine açılacak. 
 
- kendi kendine
- by oneself 
- kendi bahçesinde yetişen
- homegrown 
- kendi isteğiyle
- voluntarily Tom didn't sign the confession voluntarily. -Tom itirafı kendi isteğiyle imzalamadı. 
 
- kendi kendime
- to myself I said to myself, That's a good idea. -Kendi kendime Bu iyi bir fikir. dedim. 
 Sometimes I am an enigma to myself. -Bazen kendi kendime anlaşılmaz oluyorum. 
 
- kendi kendime
- by myself I couldn't have done it by myself. -Bunu kendi kendime yapamazdım. 
 I'm too scared to go there by myself. -Kendi kendime oraya gitmekten çok korkuyorum. 
 
- kendi kendime
- on my own I finished the job on my own. -İşi kendi kendime bitirdim. 
 
- kendi kendine yeten
- self-contained 
- kendi kendini imha etmek
- destruct 
- kendi suyunda pişirmek
- stew 
- kendi halinde
- simple 
- kendi halinde
- composed 
- kendi içinde
- in itself Playing cards is not in itself harmful. -İskambil oynamak kendi içinde zararlı değildir. 
 This substance is not poisonous in itself. -Bu madde kendi içinde zehirli değildir. 
 
- kendi kendime
- on my own hook 
- kendi kendine
- on one's own hook 
- kendi kendine
- on your own 
- kendi kendine
- oneself 
- kendi kendine abartma
- self-aggrandizement 
- kendi kendine acıma
- self-pity 
- kendi kendine işleyen
-  (Askeri) self acting
- kendi kendine kalmış
- on his own 
- kendi kendine konuşmak
- huddle with oneself 
- kendi kendine konuşmak
- talk to oneself 
- kendi kendine konuşmak
- soliloquize 
- kendi kendine konuşmak
- speak aside 
- kendi kendine olan
- self inflicted 
- kendi kendine psikanaliz
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) self-analysis
- kendi kendine sönen
- self-extinguishing 
- kendi kendine söylenmek
- murmur 
- kendi kendine temizleme
-  (Çevre) self purification
- kendi kendine yapabilir
- self-efficacy 
- kendi kendine yardım
- self-help 
- kendi kendine yardım
- self help 
- kendi kendine yeten
- self contained 
- kendi kendine yeten
- complacent 
- kendi kendine yeterli
-  (Askeri) self-contained
- kendi kendine yetme
- self help 
- kendi kendine öğrenme
- self learning 
- Kendi düşen ağlamaz
-  (Atasözü) As you make your bed, you'll lie on it
- kendi ayakları üzerinden durmak
-  (deyim) Stand on one's own (two) feet, stand on one's own bottom
- kendi bildiğini okumak
- own way to 
- kendi biten, kendi kendine yetişen bitki
- own ends, self-grown plant 
- kendi imkanlarıyla
- through/with one's own meansin one's own capacity 
- kendi isteğiyle
- of one's own accord 
- kendi kendine
- By oneself, on one's own 
- kendi kendine sormak
- to ask himself 
- kendi ne
- what their 
- kendi seçimi
- self selected 
- kendi yerine geçilen kimse
- Nobody can replace their 
- kendi yerine hacca gidilmiş olan
- Go to his place of pilgrimage that have been 
- kendi üstüne dökmek
- pour on to his 
- kendi adına
-  (Hukuk) on its behalf
- kendi adına
- on one's own 
- kendi adına konuşmak
- speak for oneself 
- kendi alanına gelmek
- come into one's own 
- kendi aleminde yaşamak
- to live in one's own world 
- kendi ayakları üzerinde durmak
- stand on one's own legs 
- kendi başına
- by one's own 
- kendi başına
- on one's own, by himself 
- kendi başına
- on one's tod 
- kendi başına
- by himself 
- kendi başına
- 1. of one's own accord. 2. without anyone's help, single-handedly 
- kendi bildiğini okumak
- to get one's own way, to have one's own way 
- kendi bildiğini okuyan
- bullheaded 
- kendi derdine düşmek
- to be preoccupied with one's own troubles 
- kendi derdine düşmek
- to be completely taken up with one's own troubles 
- kendi dinine çevirmek
- proselytize 
- kendi dünyasında yaşamak
- to live in a world of one's own 
- kendi ekmeği ile oynamak
- quarrel with one's bread and butter 
- kendi el yazısı
- autograph Tom was signing autographs in front of the theater. -Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu. 
 
- kendi eliyle
- with one's own hand 
- kendi eliyle
- himself, with his own hand 
- kendi eliyle atarak (imza)
- autographically 
- kendi etrafında dönmek
- whirl round 
- kendi etrafında dönmek
- whirl about 
- kendi eviniz gibi bulun
- Make yourself at home 
- kendi gelen
- that comes one's way by chance 
- kendi geçimini sağlayan
- independent 
- kendi geçimini sağlayan kimse
- independent gentleman 
- kendi geçimini sağlayan kimse
- man of independent means 
- kendi göbeğini kendi kesmek
- (Konuşma Dili) to do it all on one's own, do it without getting help from anybody 
- kendi göbeğini kendi kesmek
- pull oneself up by one's own bootstraps 
- kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür
- (Konuşma Dili) He doesn't see the beam in his own eye, but he sees the mote in the eye of another person 
- kendi gözüyle
- with one's own eyes 
- kendi gözüyle görmek
- be an eyewitness 
- kendi gırtlağını kesmek
- cut one's own throat 
- kendi hakkında
- of oneself 
- kendi halinde
- placid 
- kendi halinde
- harmless, quiet 
- kendi halinde
- unobtrusive 
- kendi halinde
- simple-hearted 
- kendi halinde insanlar
- simple folks 
- kendi halindelik
- philosophy 
- kendi halinden memnun
- self complacent 
- kendi haline bırakmak
- leave alone 
- kendi haline bırakmak
- let smth. ride 
- kendi haline bırakmak
- let be 
- kendi haline bırakmak
- to leave (someone) to his own devices; to let (a thing) take care of itself 
- kendi haline bırakmak
- let it ride 
- kendi haline bırakılmış
- adrift 
- kendi haline kalmak
- be all adrift 
- kendi havasına gitmek/ havasında olmak
- to do what strikes one's fancy 
- kendi havasında olmak
- to do what one feel likes doing 
- kendi hayat hikâyesi
- autobiography 
- kendi hesabına
- on one's tod 
- kendi hesabına
- on one's own account 
- kendi hesabına
- on one's own 
- kendi ihtiyacını kendi üreten
- self supplier 
- kendi iradesiyle
- of one's own volition 
- kendi isteğiyle
- willingly 
- kendi içine çevirmek
- introvert 
- kendi işinde yenmek
- out herod 
- kendi işine bak
- mind your own business 
- kendi işini kendi gören kimse
- do it yourselfer 
- kendi işini kendi görmek
- to paddle one's own canoe 
- kendi işini kendi görmek
- pull oneself up by one's own bootstraps 
- kendi işini kendin gör
- do it yourself or go without 
- kendi kaderini kendi çizmek
-  (deyim) be the captain of one's soul
- kendi kazdığı kuyuya düşmek
- hoist with one's own petard 
- kendi kazdığı kuyuya düşmek
- be hoist with one's own petard 
- kendi kazdığı kuyuya kendi düşmek
- to be hoist with one's own petard 
- kendi kendine
- aside 
- kendi kendine
- 1. on one's own responsibility; of one's own accord. 2. alone, by oneself, without help. 3. to oneself. 4. theat. as an aside 
- kendi kendine
- a) by oneself, on one's own b) automatically 
- kendi kendine akabilen
- self flowable 
- kendi kendine algılama
- self-perceiving 
- kendi kendine algılayan
- self-perceiving 
- kendi kendine algılayış
- self-perceiving 
- kendi kendine anlamak
- self understand 
- kendi kendine başarıya ulaşmış
- self-made 
- kendi kendine bulmak
-  (deyim) find oneself in
- kendi kendine devam eden
- self sustaining 
- kendi kendine devam eden
- self-sustaining 
- kendi kendine doyan
- self saturating 
- kendi kendine durma
-  (Çevre) coastdown
- kendi kendine döllenme
- self pollination 
- kendi kendine döllenme
- self-pollination 
- kendi kendine döllenme
- (açmayan çiçekte) cleistogamic 
- kendi kendine enerjilenme
-  (Otomotiv) self-energizing
- kendi kendine gelin güvey olmak
- to count one's chickens before they're hatched, build castles in Spain 
- kendi kendine gerçekleştirme
- self realization 
- kendi kendine giden
- drive yourself 
- kendi kendine gitmek
- coasting 
- kendi kendine gülme
- chuckle 
- kendi kendine gülmek
- chuckle 
- kendi kendine hareket edemeyen uçak
-  (Askeri) non-self deployment aircraft
- kendi kendine hareket eden
-  (Askeri) self-sustained
- kendi kendine havalanma
- self aeration 
- kendi kendine hizmet eden
- self serving 
- kendi kendine hızlanan
- self-accelerating 
- kendi kendine ilk yardım
-  (Askeri) self aid
- kendi kendine kapanan
- self closing 
- kendi kendine karar veren
- self determining 
- kendi kendine konuşma
- soliloquy 
- kendi kendine kuruma
-  (Madencilik) self-desiccation
- kendi kendine kıkırdayarak
- chucklingly 
- kendi kendine merkezleme
-  (Otomotiv) self centering
- kendi kendine merkezleme
-  (Otomotiv) self-centring
- kendi kendine olan
- automatic 
- kendi kendine olan
- self-inflicted 
- kendi kendine oluşmuş
- self-created 
- kendi kendine oral seks yapma
- autofellatio 
- kendi kendine patlağını kapatan
- (lâstik) self-sealing 
- kendi kendine sertlik verme
- self-annealing 
- kendi kendine söylenen sözler
- aside 
- kendi kendine söz vermek
- pledge oneself 
- kendi kendine tahliye
- self discharging 
- kendi kendine tapma
- self-worship 
- kendi kendine tasfiye
-  (Ticaret) self liquidation
- kendi kendine tekrarlamak
- soliloquize 
- kendi kendine telkin
- autosuggestibility 
- kendi kendine telkin
- autosuggestion 
- kendi kendine telkin
- self-command 
- kendi kendine telkin
- self suggestion 
- kendi kendine test çıkışı
- self test output 
- kendi kendine tozlaşma
- autogamy 
- kendi kendine tutuşma
- self ignition 
- kendi kendine uyanış
- self-awakening 
- kendi kendine uygulayan
- self executing 
- kendi kendine yerleşen
-  (İnşaat) self consolidating
- kendi kendine yeten
- self-supporting 
- kendi kendine yeten millet
-  (Politika, Siyaset) self sufficient nation
- kendi kendine yeten ülke
-  (Kanun) autarky
- kendi kendine yeterli olma
-  (Ticaret) self-sufficiency
- kendi kendine yetmek
- become self-sufficient 
- kendi kendine yetmek
- be thrown upon oneself 
- kendi kendine yetmek
- be thrown upon one's own resources 
- kendi kendine yüklenen
- self-loading 
- kendi kendine zarar veren
- self destructive 
- kendi kendine zarar verme
- self-destruction 
- kendi kendine ziyafet çekmek
- give oneself a treat