My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
These dresses are too large.
- Bu elbiseler çok büyük.
It was my grandfather that told me that story.
- O hikayeyi bana anlatan büyükbabamdı.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
- Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
To our great surprise, he suddenly resigned.
- Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
My grandfather's life was long and happy.
- Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
These days, the lion's share usually means the biggest share; but not so long ago, it meant all of it.
- Bu günlerde, aslan payı genellikle en büyük pay anlamına gelmektedir; fakat çok geçmeden önce onun hepsi anlamına geliyordu.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
You must begin a sentence with a capital letter.
- Cümleye büyük harfle başlamalısın.
Sentences begin with a capital letter.
- Cümleler büyük harfle başlar.
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
His grandfather is still very healthy for his age.
- Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.
My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy.
- Büyükbabam her sabah ölçülü egzersiz yapar, güçlü ve sağlıklı olmasının nedeni budur.
He looks older than my brother.
- O benim erkek kardeşimden daha büyük görünüyor.
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
The largest muscle in the human body is the gluteus maximus.
- İnsan vücudundaki en büyük kas gluteus maximus'tur.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
How old is your elder son?
- Büyük oğlun kaç yaşında?
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
Watch out! There's a big hole there.
- Dikkat et! Orada büyük bir çukur var.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
The damage from the typhoon was enormous.
- Tayfundan gelen hasar büyüktü.
The huge building seemed to touch the sky.
- Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
The boy has a huge bump on his head. No wonder he cried so much!
- Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.
It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
- Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
Tokyo is bigger than Rome.
- Tokyo Roma'dan daha büyüktür.
Bigger is not always better.
- Daha büyük her zaman daha iyi değildir.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
Layla never realized there was a ranch that size.
- Leyla o büyüklükte bir ahır olduğunu fark etmemişti.
Tom rode a horse last week when he was at his grandfather's ranch.
- Tom büyükbabasının çiftliğindeyken geçen hafta ata bindi.
Tom definitely had problems with his oldest son.
- Tom'un en büyük oğluyla kesinlikle sorunları var.
My oldest brother is single.
- En büyük ağabeyim bekardır.
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
- Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
Write only your family name in capitals.
- Sadece soyadınızı büyük harflerle yazın.
Write your name in capital letters.
- Adınızı büyük harflerle yazın.
He's very likely to be late.
- O, büyük ihtimalle geç kalacak.
You are very likely right.
- Sen büyük ihtimalle haklısın.
Which team is the most likely to win the championship?
- Hangi takım büyük ihtimalle şampiyonluğu kazanacak?
I'll most likely win.
- Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
Beer is sold by the pint.
- Bira büyük bira bardağı ile satılır.
He will probably fail.
- O büyük olasılıkla başarısız olacak.
If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
Tom pretty much forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.
I've pretty much gotten over it.
- Onu büyük ölçüde aştım.
This magazine is available in any big city in Japan.
- Bu dergi Japonya'daki herhangi bir büyük şehirde mevcut.
What is the difference between a bookshop in a small town and in a big city?
- Küçük şehirdekiyle büyük şehirdeki kitapçı arasındaki fark nedir?
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
I think that's highly unlikely.
- Sanırım o büyük ölçüde mümkün değil.
Sentences begin with a capital letter.
- Cümleler büyük harfle başlar.
Please do not forget capital letters.
- Lütfen büyük harfleri unutma.
Most probably, he'll come.
- O, büyük ihtimalle gelecek.
Most probably, she'll come.
- O, büyük ihtimalle gelecek.
It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
- Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
He was ambassador to the United Nations.
- Birleşmiş Milletlerin büyük elçisiydi.
She's the French ambassador to Portugal.
- Portekiz'in Fransız büyük elçisidir.
Welcome to the big leagues.
- Büyük liglere hoş geldiniz.
The actor was on the stage for most of the play.
- Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
The climate here is warm for most of the year.
- Burada iklim yılın büyük bölümünde sıcaktır.
Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
Write only your family name in capitals.
- Sadece soyadınızı büyük harflerle yazın.
Jane is very likely to come.
- Jane büyük ihtimalle gelecek.
You are very likely right.
- Sen büyük ihtimalle haklısın.
Vivisection is largely forbidden in Europe and Italy.
- Dirikesim Avrupa ve İtalya'da büyük ölçüde yasaktır.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
- Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.