Onun bir ayağı çukurda.
 - He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
 - Tom has one foot in the grave.
O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
 - She looked on his decision as a grave mistake.
O ciddi bir hata yaptı.
 - He made a grave mistake.
Onlar onu mezarına gömdüler.
 - They buried him in his grave.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
 - After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
 - Dan was struck and gravely injured by a truck.
Önemli endişelerim var.
 - I have grave concerns.
Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
 - The international situation is becoming grave.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
 - Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.