a-driving teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- driving licence
- ehliyet
O kadının sürücü ehliyeti yok.
- She doesn't have a driving licence.
O yirmi sekiz yaşına kadar ehliyet almadı.
- He didn't get a driving licence until he was twenty-eight.
- driving
- {s} araba kullanma
Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.
- Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.
Araba kullanmak gerçekten çok basit.
- Driving a car is really very simple.
- driving belt
- tahrik kayışı
- driving licence
- sürücü belgesi
- drink driving
- alkollü araç kullanma
- driving
- çalıştıran
- driving
- araba kullanarak
Tom çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı.
- Tom tried to impress Mary by driving very fast.
Tom otobanda çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı ama işe yaramadı.
- Tom tried to impress Mary by driving very fast on the Autobahn, but it didn't work.
- driving
- işletme
- driving
- dinamik
- driving fast
- sürek
- driving force
- (Gıda) yürütücü kuvvet
- driving force
- (deyim) destekçi
- driving gear
- tahrik mekanizması
- driving in
- kakma
- driving licence
- şoför ehliyeti
- driving techniques
- sürüş teknikleri
- lorry driving
- kamyonculuk
- clutch driving disc
- debriyaj tahrik diski
- compacting by pile driving
- kazık çakma suretiyle sıkıştırma
- drink-driving
- içkili araba kullanma
- driving
- hareket ettiren
- driving
- işleten
- driving
- sürüş
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
- Mileage varies with driving conditions.
- driving
- çeviren
- driving
- sürme
Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.
- Driving in the dark feels like flying!
O, araba sürmede iyidir.
- He is good at driving.
- driving
- çalıştırma
- driving
- {f} araba sür
Araba sürerken çok dikkatli olamazsın.
- You cannot be too careful driving a car.
Araba sürmek çok eğlencelidir.
- Driving a car is a lot of fun.
- driving axle
- işletme mili
- driving band
- sevk çemberi
- driving chain
- tahrik zinciri
- driving drum
- tahrik kasnağı
- driving engine
- tahrik motoru
- driving gear
- işletme dişlisi
- driving mechanism
- işletme mekanizması
- driving mirror
- dikiz aynası
- driving mirror
- sürüş aynası
- driving motor
- tahrik motoru
- driving point impedance
- giriş empedansı
- driving potential
- sürücü gerilimi
- driving power
- çalıştırma gücü
- driving power
- tahrik gücü
- driving pulley
- tahrik kasnağı
- driving pulley
- işletme kasnağı
- driving rain
- şiddetli yağmur
- driving shaft
- tahrik mili
- driving signal
- sürücü sinyal
- driving spring
- zemberek
- driving spring
- işletme yayı
- driving torque
- tahrik torku
- driving wheel
- işletme tekerleği
- driving wheel
- ana tekerlek
- driving wheel
- ana çark
- driving wheel
- işletme dişlisi
- a driving licence
- ehliyet
- defensive driving
- defansif sürüş
- defensive driving
- kazaları önlemek için dikkatli ve uyanık bir şekilde araç kullanmak
- drink-driving
- Alkôllü araç kullanma
- drink-driving
- içki sürüş
- driving at
- at sürüş
- driving away sleep
- uykuya sürüş
- driving back
- geri sürüş
- driving belt
- transmisyon kayısı
- driving fit
- sıkı geçme
- driving force
- İtici güç, harekete geçirici güç
- driving force
- itici güç
- driving me crazy
- beni çılgına
- driving off
- off sürüş
- driving putter
- atıcı sürüş
- driving record
- sürücü sicil belgesi
- driving spring
- zemberek, işletme yayı
- drunk driving
- sarhoş sürücü
- failed his driving test
- Onun sürüş testi başarısız
- fan driving pulley
- vantilatör tahrik kasnagi
- hard-driving
- zor sürüş
- over driving
- sürüş üzerinde
- skill in driving a coach
- Bir antrenör sürüş beceri
- the driving force behind
- itici güç arkasında
- driving
- driving wheel işletme dişlisi
- driving
- şiddetli
- driving
- tuttuğunu koparan
- driving
- {i} araba gezintisi
- driving
- {s} şoför
O sürerken bir otobüs şoförüyle konuşmamak gerekir.
- You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.
- driving
- {s} enerjik
- driving
- {i} kullanma
Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.
- Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.
Tom alkollü araba kullanma suçunu kabullendikten sonra Belediye Başkanlığı adaylığından çekildi.
- Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.
- driving
- drive götür/aç/git/sür
- driving
- {s} sürücü
Tom'un niçin sürücü testini geçemediğini düşünüyorsun?
- Why do you think Tom wasn't able to pass his driving test?
Onun işi, bir tur otobüsü sürücülüğüdür.
- His job is driving a sight-seeing bus.
- driving
- sert
- driving
- etkili/gücü kullanan
- driving
- {s} harekete geçiren
- driving
- {i} sevk
- driving
- driving rain şiddetli yağmur
- driving
- {s} canlı
- driving
- {s} hareket ettirici
- driving axle
- (isim) matris dingil
- driving axle
- (Askeri) MUHARRİK DİNGİL: Motor gücünü, yürütücü tekerleklere intikal ettiren dingil. Buna "live axle" da denir. Bak. "dead axle" ve "live axle"
- driving axle
- {i} matris dingil
- driving band
- sevk çemberi
- driving belt
- {i} çark kayışı
- driving chain
- transmisyon zinciri
- driving channel
- (Çevre) önleme kanalı
- driving computer
- sürüş bilgisayarı
- driving depth
- (Askeri) çakma derinliği
- driving device
- tahrik aygıtı
- driving drum
- tahrik tamburu
- driving drum
- işletme kasnağı
- driving factor
- itici faktör
- driving flange
- çevirici flanş
- driving flow
- (Nükleer Bilimler) sürükleyen akış
- driving from below
- (Tekstil) alttan tahrik
- driving front axle
- tahrikli ön dingil
- driving gear
- işletme dişlisi
- driving in mechanical gear
- mekanik dişli hareketi
- driving instructions
- sürüş talimatları
- driving iron
- (Arılık) sürme demiri
- driving license
- oto ehliyeti
- driving license
- sürücü belgesi
- driving license
- sürücü ehliyeti
- driving license
- ehliyet
Geçen ay sürücü ehliyetimi yeniledim.
- Last month I renewed my driving license.
Lütfen bana ehliyetini göster.
- Show me your driving license, please.
- driving mechanism
- çalıştırma mekanizması
- driving mechanism
- işletme düzeneği
- driving mirror
- şoför aynası
- driving mirror
- (Otomotiv) geri aynası
- driving mode indicator
- (Otomotiv) sürüş modu göstergesi
- driving mode selector
- vites kumanda kolu
- driving moment
- (Jeoloji) deviren moment
- driving on slope
- meyil çıkma kapasitesi
- driving patern
- (Otomotiv) sürüş şekli
- driving performance curves
- (Otomotiv) sürüş performans eğrileri
- driving point impedance
- giriş ernpedansı
- driving potential
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) sürücü gerilim
- driving privilege
- (Askeri) araç kullanma hakkı
- driving programs
- sürüş programı
- driving resistance
- ilerleme rezistansı
- driving school
- sürücü okulu
- driving shaft
- çevirici mil
- driving sprocket
- cer dişlisi
- driving sprocket
- (Askeri) CER DİŞLİSİ: Bir tankın motor gücünü paletlere nakleden en son dişli tekerlek. DRONE (A. B. D. SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): UZAKTAN KOMUTALI ARAÇ: Uzaktan veya otomatik olarak kontrol edilen, kara hava veya deniz aracı
- driving test
- sürücü belgesi sınavı
- driving test
- çakma testi
- driving torque
- tahrik momenti
- driving trailer
- kumanda kabinli vagon
- driving wheel
- tahrik tekerleği
- driving wheel
- çalıştırma dişlisi
- driving wheel
- işletme tekeri
- driving wheel
- motris tekerleği
- drunk driving
- içkili araba sürme
- energy of pile driving
- kazık çakma enerjisi
- neutral driving
- (Otomotiv) vites boşta sürüş
- performance driving
- üstün özellik sürüşü
- pile driving formula
- dinamik kazık formülü
- plunger driving face
- (Otomotiv) plancer tahrik yüzeyi
- reckless driving
- tehlikeli araba kullanmak
- safe driving distance
- (Askeri) OTO EMNİYET MESAFESİ, FREN MESAFESİ, ARAÇ DURMA MESAFESİ: Bir motorlu aracın, belirli bir hızla, diğer bir aracın gerisine yanaşabileceği mesafe. Bu mesafe; öndeki araç ansızın durduğu zaman, arkadakinin buna çarpmadan durmasını sağlamak için bırakılır
- smooth driving
- (Otomotiv) yumuşak sürüş
- this is my international driving permit
- bu benim uluslararası sürücü iznim
- unlicensed driving
- ehliyetsiz araç kullanma
- what is someone driving at
- (deyim) ne demek istiyor?