Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
İyi günler, nasılsın?
- Good day, how are you?
Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
- I made a long journey last year.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
O, gece gündüz çalışır.
- He studies day and night.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
Düğün gününde öğretmenimizin evine vardık.
- On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Applicants must be under thirty years old.
- Adaylar otuz yaşın altında olmalılar.
She was chosen from ten thousand applicants.
- O, on bin adaydan seçildi.
Dwight Eisenhower was the candidate for president.
- Dwight Eisenhower bir başkan adayıydı.
None of the candidates got a majority of the votes.
- Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
... I'm working every day. ...
... Maybe one day. ...