Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
İyi günler, nasılsın?
- Good day, how are you?
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
- He made a journey to Paris.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Düğün gününde öğretmenimizin evine vardık.
- On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
She was chosen from ten thousand applicants.
- O, on bin adaydan seçildi.
None of the candidates got a majority of the votes.
- Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.
Many Republicans did not vote for their own candidate.
- Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
... FOR SAVING MY LIFE THE OTHER DAY. ...
... this worked famously until one day, a mathematician in the back asked a very difficult question. ...