She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
I'm used to keeping early hours.
- Erken kalkmaya alışkınım.
Tom was accustomed to being on his own.
- Tom yalnız başına olmaya alışkındı.
He's accustomed to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.