I only have an hour before my shift.
- Vardiyamın öncesinde sadece bir saatim var.
I've known your father since before you were born.
- Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
A long time ago, there was a bridge here.
- Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
I showered before breakfast.
- Kahvaltıdan önce duş aldım.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
I'll let you know beforehand.
- Sana önceden bildireceğim.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, you must help each other.
- Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
This building was erected 300 years ago.
- Bu yapı 300 yıl önce dikildi.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
In the first place it's necessary for you to get up early.
- Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting.
- 5 Nisan sabahına kadar ona ihtiyacım var, bu yüzden toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilir.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
I expect her to come back before lunch.
- Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.