ölmüş

listen to the pronunciation of ölmüş
Türkçe - İngilizce
deceased

Sami was found deceased on the floor. - Sami yerde ölmüş bulundu.

dead (person, thing)
dead

If we'd been on that plane, we'd be dead now. - O uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olacaktık.

My car battery is dead. - Araba bataryam ölmüş.

departed
gone

The next morning, he was gone. - Ertesi sabah o ölmüştü.

I can't believe Tom is really gone. - Tom'un gerçekten ölmüş olacağına inanamıyorum.

defunct
dead; faded, withered; dead person
died

The hero is male and white, he comes alone, he doesn't have a family, he never speaks of his family, and his mother died. - Kahraman erkek ve beyaz, yalnız geliyor, ailesi yok, ailesinden hiç söz etmiyor ve annesi ölmüş.

Because his parents had died when he was young, his uncle brought him up. - Onu amcası yetiştirdi, çünkü onun ebeveynleri o gençken ölmüştü.

late
sainted
blasted
dead as a dodo
burked
ölmüş eşek
cheap product
ölmüş eşek
cheap products
ölmüş eşek arıyor ki nalını söksün
(Konuşma Dili) You can't be more penny-pinching than he is!
ölmüş gibi yatmak
lie doggo
ölmüş kişi
decedent
ölmüş kişi
the deceased
ölmüş olmak
be at rest
öl
{f} deceased

The Emperor prayed for the souls of the deceased. - İmparator ölülerin ruhları için dua etti.

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

öl
pass away

The patient may pass away at any moment. - Hasta herhangi bir anda ölebilir.

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

öl
{f} dying

There were cars burning, people dying, and nobody could help them. - Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.

People living in this area are dying because of the lack of water. - Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.

öl
{f} die

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

Dalida died from an overdose of sleeping pills. - Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

öl
decease

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

Fadil was found deceased in his apartment. - Fadıl evinde ölü bulundu.

öl
perish

All those who take up the sword shall perish by the sword. - Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.

My whole family perished in the fire. - Benim bütün ailem yangında öldü.

öl
died

Dalida died from an overdose of sleeping pills. - Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

Ivy Bean, the oldest user of both Facebook and Twitter, died at 104. - Hem Facebook'un hem de Twitter'ın en yaşlı üyesi olan Ivy Bean, 104 yaşında öldü.

dünden ölmüş
listless, without zest
yakını ölmüş
bereaved
yakını ölmüş kimse
the bereaved
yolda ölmüş, yerinde ölü bulunan; idare başkanı
(Askeri) dead on arrival; director of administration
önce ölmüş
(Kanun) predeceased
Türkçe - Türkçe
Ölen, ölü olan
Geçmişte ölen kimse
Ölen, ölü olan: "Avni Hurufi Efendi, iki ölmüş çocuk babası olan bu adama acıdı."- M. Ş. Esendal
öl
ıslaklık, nem
öl
Toprağın nemi
öl
Toprağın nemi, yaşlık, höl
ölmüş