çekerek

listen to the pronunciation of çekerek
Türkçe - İngilizce
enduringly
hauling
shrinking
işkence çekerek ölen kimse
martyr
Günahları hazreti ısa'nın çekerek ödemesi
Atonement
çek
cheque

As soon as I received the cheque, I went to the bank. - Çeki alır almaz bankaya gittim.

She opened her purse and took out her chequebook. - Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.

birden çekerek
twitching
nem çekerek sıvılaşan
(Biyokimya) deliquescent
yokluk çekerek
lacking
çek
drafting
çek
(Ticaret) check cheque
çek
draught
çek
(Otomotiv) non-return valve
çek
(Kanun) bill of exchange
çek
pull

I need a tool for pulling weeds in my garden. - Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.

When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds. - Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.

çek
pull on
çek
{f} shrunk

My jeans have shrunk. - Kot pantolonum çekti.

Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit. - Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.

çek
suffer from

He used to suffer from severe nasal congestion. - O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.

It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away. - İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.

çek
{f} shrinking
çek
drew

She drew the chair towards her. - O sandalyeyi ona doğru çekti.

The card you drew was a red, wasn't it? - Çektiğin kart bir kırmızıydı, değil mi?

çek
{f} haul
çek
draw away
çek
roll up

Roll up your right sleeve. - Sağ elbise kolunu yukarı çek.

çek
pop
çek
shrink back
çek
acquittance
çek
attract

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

Jon is far more attractive than Tom. - Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.

çek
{f} hauling
çek
yank

Tom yanked the plug from the wall. - Tom fişi duvardan çekti.

Tom yanked Mary's ponytail. - Tom Mary'nin at kuyruğu saçını çekti.

çek
of check
çek
cheques
çek
inflect

In that language, adjectives and nouns are inflected for gender. - O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.

burnunu çekerek ağlamak
snivel
burnunu çekerek söylemek
snuffle out
dikkat çekerek
arrestingly
dili çekerek telaffuz etmek
retract
hasret çekerek
yearnly
havayı çekerek yapışmak
adhere by suction
kürek çekerek karşıya geçirmek
row down
palamarı çekerek hareket etmek
warp
Çek
(a) Czech
Çek
Czech, of the Czechs
Çek
{i} Czech

The professor teaches Czech. - Öğretmen, Çekçe öğretiyor.

Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots. - Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.

Çek
czechoslovak
çek
cheque, check
çek
written order from one party directing a bank to pay a specified amount of money to another party
çek
of the Czech Republic; of the former nation of Czechoslovakia
çek
native or resident of the Czech Republic; resident of the former nation of Czechoslovakia; check
çek
{i} check

May I pay with a travelers' check? - Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?

He opened a checking account with the bank. - O, bankada bir çek hesabı açtı.

çek
rollup
çek
lure

The music lured everyone. - Müzik herkesin ilgisini çekti.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir genellikle bir fareyi tuzağa çeker.

çek
pull#on
çek
pullon
çek
drawaway
Türkçe - Türkçe
Yozgat'ta bir akarsu
ÇEK
(Osmanlı Dönemi) Çekoslovakya, Bohemya ahalisinden olan ve Çek'ce konuşan kavim ki, Osmanlı metinlerinde "çeh" diye geçer
Çek
Çek halkına özgü olan
Çek
Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse
çek
Bir kimsenin, bankadaki parasının dilediği kimseye ödenmesi için bankaya gönderdiği yazılı belge
çekerek