çarptı

listen to the pronunciation of çarptı
Türkçe - İngilizce
bumped

Tom bumped into a Mary on his way to school. - Tom okula giderken Mary diye birine çarptı.

I bumped into him at the station. - İstasyonda ona çarptım.

A term used to describe the wearing or denting of the corners of a book cover
A defect in a book caused by, you guessed it, being bumped You may see this clearly by taking a closed book in your hand, and striking one of it's corners smartly on a hard surface Now throw the book away
past of bump
In cementing operations, pertaining to the point at which the cement plug comes to rest on the float collar
çarp
impinge
çarp
strike

If we don't take the threat of meteor strikes seriously, we'll all die. - Meteor çarpması tehdidini ciddiye almazsak hepimiz öleceğiz.

We have to do something to prevent meteor strikes from happening. - Meteor çarpmalarını önlemek için bir şeyler yapmak zorundayız.

çarp
multiply

To find degrees in centigrade, subtract 32 from the Fahrenheit temperature, then multiply by 5/9. - Santigrat dereceyi bulmak için, fahrenhayt ısıdan 32 çıkar, sonra 5/9 ile çarp.

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

çarp
{f} bang

Tom banged his head on a tree branch. - Tom başını bir ağaç dalına çarptı.

I just banged my head on something. - Kafamı demin bir şeye çarptım.

çarp
{f} throb
çarp
{f} multiplying
çarp
{f} pulsating
çarp
multiply by
çarp
pulsate
çarp
hit against
çarp
{f} stub

The thief stubbed his toe on the door. - Hırsız ayak parmağını kapıya çarparak incitti.

çarp
{f} bump

The truck bumped into our car. - Kamyon arabamıza çarptı.

The truck bumped into a car. - Kamyon bir arabaya çarptı.

çarp
{f} crashing

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach. - Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.

çarp
collide with
çarp
{f} butt
çarp
{f} stricken
çarp
crash

Tom says he saw who crashed into Mary's car. - Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını gördüğünü söylüyor.

The motorcycle crashed into a car. - Motosiklet bir arabaya çarptı.

çarp
multiplied

3 multiplied by 5 is 15. - 3, 5 ile çarpılırsa 15'tir.

bana araba çarptı
I was hit by a car
o bana çarptı
He ran into me
çarp
pulse
çarp
smite
çarp
multiplyby
çarp
smote
çarp
warp

The door frame is warped and the door won't close properly. - Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.

I think videogames are warping our kids minds. - Ben video oyunlarının çocuklarımızın kafalarını çarpıttığını düşünüyorum.

çarp
smitten
çarptı