How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
I don't mind walking.
- Yürüyüşe itirazım yok.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I hope you will join us in the parade and march along the street.
- Geçit töreninde bize katılacağınızı ve cadde boyunca yürüyüş yapacağınızı umuyoruz.
Every march is composed of just a few steps.
- Her yürüyüş sadece birkaç adımdan oluşur.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
I met some hikers on the mountain.
- Dağda bazı yürüyüşçülerle karşılaştım.
We should cancel the hike.
- Yürüyüşü iptal etmeliyiz.
He walks with an awkward gait because of an injury.
- O, yaradan dolayı garip bir yürüyüşle yürümektedir.
Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping.
- Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.