I didn't want to embarrass you in front of your friends.
- Arkadaşlarının önünde seni utandırmak istemedim.
Tom didn't want to embarrass Mary.
- Tom Mary'yi utandırmak istemiyordu.
Stop looking at me like that, you'll make me blush.
- Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.