undiluted

listen to the pronunciation of undiluted
İngilizce - Türkçe
seyreltilmemiş
{s} su katılmamış
{s} saf
konsantre
straight
(sıfat) düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan
straight
düz

Ben düz gitmek istiyorum. - I want to go straight.

Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız. - Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.

straight
heteroseksüel

Heteroseksüel misin yoksa homoseksüel mi? Ben heteroseksüelim. - Are you straight or gay? I'm straight.

Mario, bana eşcinsel demekten vazgeç! Ben heteroseksüelim! - Mario, stop calling me gay! I'm straight!

straight
saf
straight
tutucu
straight
doğru

Toplantıdan sonra o doğrudan masasına doğru yöneldi. - After the meeting she headed straight to her desk.

Jane doğrudan A alacaktır. - Jane will get straight A's.

straight
eski kafalı
straight
direkt

İşten sonra direkt eve giderim. - I go straight home after work.

Direkt eve gideceğim. - I'll go straight home.

straight
(içki) sek
straight
dosdoğru

O, dosdoğru bana doğru geldi. - He came straight up to me.

Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

straight
(Oyunlar) (Poker) Kent: farklı renklerden ardışık sıralı 5 kart
straight
(zarf) düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak
straight
tam olarak
straight
fark gözetmez
straight
{s} sıradan
straight
{s} doğru, yalan olmayan: a straight answer doğru bir cevap
straight
direkt olarak
straight
{i} uyuşturucu kullanmayan kimse
straight
müstakim
straight
tam

O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı. - She told the joke with a completely straight face.

Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

İngilizce - İngilizce
Not diluted or mixed with other substances
Unadulterated; free from extraneous elements
A liquid that is undiluted has not been made weak by mixing it with water
If you describe someone's feelings or characteristics as undiluted, you are emphasizing that they are very strong and not mixed with any other feeling or quality. I will look back at this one with undiluted pleasure Her Irish accent, after thirty-odd years in London, is undiluted
not diluted; "undiluted milk"; "an undiluted racial strain"
{s} not diluted, not thinned, not adulterated, not watered-down; complete
not mixed; "pure oxygen"
not diluted; "undiluted milk"; "an undiluted racial strain
straight
undiluted

    Heceleme

    un·di·lut·ed

    Türkçe nasıl söylenir

    ʌndılutîd

    Telaffuz

    /ˌəndəˈlo͞otəd/ /ˌʌndəˈluːtɪd/