to measure, as in music or harmony

listen to the pronunciation of to measure, as in music or harmony
İngilizce - Türkçe

to measure, as in music or harmony teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

time
zamanı göre ayarlamak
time
zamanını/hızını kaydetmek
time
{i} tempo
time
(Kanun) önel
time
çarpı

Tom üç kez yıldırım tarafından çarpıldı. - Tom has been struck by lightning three times.

Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor. - My heart beats fast each time I see her.

time
dem

Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı. - I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.

Sanırım hoşça kal dememin zamanıdır. - I think it's time for me to say goodbye.

time
süre

Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var? - How much time does she need to translate this book?

Oda uzun süredir boş. - The room has been empty for a long time.

time
çağ

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. - Salt was a rare and costly commodity in ancient times.

Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım. - I had a call from her for the first time in a long time.

time
vakit

Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak. - He will be talking with his family at this time tomorrow.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır. - Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.

time
{i} zaman

Ne zaman geri döneceksin? - What time will you be back?

Bir zaman makinen olduğunu hayal et. - Imagine that you had a time machine.

time
{f} saat tutmak
time
{f} zamanlama yapmak
time
{i} doğum zamanı
time
{f} süre tutmak
time
{i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
time
{f} zamanlama yap
time
{i} vade
time
(isim) zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
İngilizce - İngilizce
time