the female personal pronoun teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- herself
- kendi
Yumi oraya kendi gitti.
-Yumi went there by herself.
O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
-She always comforted herself with music when she was lonely.
- herself
- Kendine geldi
O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
-She came to herself when she was taken to the hospital.
- herself
- dişil kendisi
- herself
- bizzat
Bizzat gitmesi gerekli.
-It's necessary for her to go herself.
Oraya bizzat gitmesine gerek yok.
-She doesn't need to go there herself.
- herself
- kendisi
Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
-Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
-She said NO to herself. She said YES aloud.
- herself
- (dişil) kendisi
- herself
- özü
- herself
- kendisi Ask her herself
- herself
- kendine
Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
-Emi ordered herself a new dress.
O, sırrı kendine sakladı.
-She kept the secret to herself.
- herself
- Tabii halinde değil
- herself
- Bizzat kendisine sorun
- herself
- kendi kendine
O kendi kendine konuşuyor.
-She's talking to herself.
Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.
-She pledged herself never to do it again.
- herself
- Kendini incitti
Dans ederken kendini incitti.
-She injured herself while dancing.
Mary dün kendini incitti.
-Mary hurt herself yesterday.
- herself
- kendini
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
-She soon adjusted herself to village life.
O, kendini benim kollarına attı.
-She threw herself into my arms.
- herself
- kendinde
Kendinden bahsetmeyi severdi.
-She liked talking about herself.
O sevinçten kendinden geçmişti.
-She was beside herself with joy.
- herself
- by herself kendi başına
İlgili Terimler
the female personal pronoun teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- {p} herself