Her odayı dikkatlice araştırmak için zamanımız yok.
 - We don't have time to search every room carefully.
İstihdamı araştırmak için Tokyo'ya geldi.
 - He came to Tokyo in search of employment.
Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
 - Many men left for the West in search of gold.
Böcek aramak üzere ormana girdik.
 - We went into the woods in search of insects.
Tam bir vücut araştırması için seçileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
 - I never for a moment imagined that I'd be singled out for a full body search.
Araştırma ekibi onu uçurumun dibinde uzanırken buldu.
 - The search party found him lying at the foot of a cliff.