Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
 - Tom likes to observe the people walking by.
Bay Johnson, adeta, yürüyen bir sözlüktür.
 - Mr Johnson is, as it were, a walking dictionary.
Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
 - Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
Yürüyüşe itirazım yok.
 - I don't mind walking.
O yalnız yürümeyi sever.
 - She likes walking alone.
Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
 - The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
 - I watched John and Mary walking hand in hand.
Yürümek iyi egzersizdir.
 - Walking is good exercise.
Ona ayaklı sözlük derler.
 - He is called a walking dictionary.
O tabiri caizse ayaklı bir ansiklopedidir.
 - He's what they call a walking encyclopedia.