İçeri girmek için ne kadar para ödemek zorundayız?
- How much do we have to pay to get in?
Kendimi evimin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için pencereyi kıracağım.
- I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Tom başını belaya sokmak istemedi.
- Tom didn't want to get into trouble.
İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
- How did you get in? Do you have a key?
Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
- Get in touch with me as soon as you arrive here.
Bir sonraki otobüse bineceğim.
- I'm going to get on the next bus.
Otobüse burada bineriz ve ineriz.
- We get on and off the bus here.
İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız.
- We've got to find another way to get in.
Ziyaretçiler müzeye girmek için uzun bir kuyrukta beklediler.
- The visitors waited in a long line to get into the museum.
Gelecekte gazetecilik işine girmek istiyorum.
- I'd like to get into journalism in the future.