something that one owns, especially stocks and bonds

listen to the pronunciation of something that one owns, especially stocks and bonds
İngilizce - Türkçe

something that one owns, especially stocks and bonds teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

holding
{i} holding
holding
{i} hisse
holding
tahvil
holding
tutarak

Nefesinizi tutarak kendinizi öldüremezsiniz. - You cannot kill yourself by holding your breath.

Tom küçük bir kutu tutarak mutfağa doğru yürüdü. - Tom walked into the kitchen holding a small box.

holding
göz altına alma
holding
arazi parçası
holding
{i} mal

Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu. - Tom was holding a small box of stuff.

holding
arazi
holding
{f} tut

O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu. - He was holding a large box in his arms.

Fotoğrafta elimi tutuyorsun. - You're holding my hand in the photo.

holding
tutan

Çiçekleri tutan o kadın kimdir? - Who is that woman holding the flowers?

Tutuklu onu tutan gardiyanlardan kaçtı. - The prisoner broke away from the guards who were holding him.

holding
(isim) tutma, toprak kiralama, arsa, hisse, mal, stok, alacak, karar
holding
{i} alacak
holding
{i} toprak kiralama
holding
{i} tutma

Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü. - Sami dropped everything he was holding.

Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır. - To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.

holding
{i} stok
holding
edinç
holding
holding pattern havaalanına inmeye izin beklerken uçağ
holding
{i} kira ile tutulmuş arazi
holding
{i} karar
İngilizce - İngilizce
holding
something that one owns, especially stocks and bonds