Tom and Mary spent a year traveling around the world.
- Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.
Some people think the president spends too much time traveling.
- Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
Tom tries to avoid traveling by air.
- Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
Tom and Mary traveled around Japan.
- Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.
We travelled all over the country.
- Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
My father is used to travelling.
- Babam seyahat etmeye alışkın.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.