I spent more than three-quarters of my summer vacations traveling.
- Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.
Some people think the president spends too much time traveling.
- Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
Traveling abroad is one of my favorite things.
- Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
I traveled by myself.
- Tek başıma seyahat ettim.
My father traveled all over the world by air.
- Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.
We travelled all over the country.
- Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.