I want to spend some time traveling.
- Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
Some people think the president spends too much time traveling.
- Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
Traveling abroad is one of my favorite things.
- Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
My father traveled all over the world by air.
- Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.
Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
They travelled eastwards.
- Onlar doğuya doğru seyahat etti.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
My father is used to travelling.
- Babam seyahat etmeye alışkın.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.