savaşçı

listen to the pronunciation of savaşçı
Türkçe - İngilizce
warrior

Easy living corrupted the warrior spirit. - Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.

Warriors never complain! - Savaşçılar asla şikayet etmez!

fighter

Was John Brown a terrorist or a freedom fighter? - John Brown bir terörist mi yoksa bir özgürlük savaşçısı mıydı?

Those who are terrorists for some, are freedom fighters for others. - Bazıların terörist dedikleri diğerleri için özgürlük savaşçısıdır.

(someone) who advocates war or the use of military force
fighting

He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies. - O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.

warlike
combatant
bellicose
belligerent
hawk, person who advocates war or the use of military force
struggler, fighter
trigger-happy
warlike, bellicose, aggressive
(someone) who's willing to struggle (for something)
combatant, fighter, warrior
martial
fighter, combatant, warrior; warlike, bellicose
militant
militarist
Amazonian
trigger happy
savaş
warfare

Dan was an expert at psychological warfare. - Dan bir psikolojik savaş uzmanıydı.

Dan knows very well how to deal with psychological warfare. - Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.

Savaş
(isim) War

Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II. - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.

He returned home from Europe in 1941, when the war broke out. - O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.

savaş
{i} battle

He cheated death many times on the battlefield. - Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.

At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack. - Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.

savaşçı asker, harpçi asker
warrior, soldier, soldiers harpçi
savaşçı siyaset
militarism
savaş
{i} combat

He was sent into combat. - O, savaşa gönderildi.

The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants. - Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.

savaş
fought

Tom fought with all his might. - Tom bütün gücüyle savaştı.

The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in. - Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.

savaş
{i} campaign

Eisenhower had campaigned to end the war. - Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.

savaş
strife
savaş
game

This game has you battle against hordes of evil stoats. - Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.

savaş
action

The army was involved in a number of brilliant actions during the battle. - Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.

Tom began to experience remorse for his actions during the war. - Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.

savaş
struggle

Tom and Mary struggled to make ends meet. - Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.

There's no sign of a struggle. - Bir savaş işareti yok.

savaş
fight

Americans simply had no desire to fight. - Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.

Without supplies, his army could not fight very long. - Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.

savaş
wage war
savaş
{i} crusade
savaş
hostilities
savaş
conflict

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union. - Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.

(y) f. muharib, savaşçı. kavgacı
(Y) f. muharib, warrior. scrappy
kızılderili savaşçı
brave
savaş
the battle
Hazreti davut ın öldürdüğü filistinli savaşçı
Goliath
kadın savaşçı
Amazon
kadın savaşçı
virago
savaş
fray
savaş
struggle, fight, striving
savaş
fighting

The fighting lasted one week. - Savaş bir hafta sürdü.

We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war. - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

savaş
war; battle; fight, struggle, combat; martial
savaş
wartime

Anarchy can happen during wartime. - Savaş sırasında anarşi olabilir.

The wartime Congress had no money. - Savaş Kongresi'nin hiç parası yoktu.

vahşi savaşçı
(ıskandinav) berserker
Türkçe - Türkçe