saldırganlaşma

listen to the pronunciation of saldırganlaşma
Türkçe - İngilizce

saldırganlaşma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

saldırgan
{i} assailant

Dan killed his wife and made it appear as the work of an unknown assailant. - Dan karısını öldürdü ve bunu bilinmeyen bir saldırganın işi olarak gösterdi.

The assailant was wearing a mask. - Saldırgan bir maske takıyordu.

saldırgan
{s} aggressive

He assumed an aggressive attitude toward me. - Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.

Tom is extremely aggressive. - Tom son derece saldırgan.

saldırgan
{s} offensive

I find that offensive. - Onu saldırgan buluyorum.

That's an offensive question. - O saldırgan bir soru.

saldırgan
{i} aggressor

Tom was clearly the aggressor. - Tom açıkça saldırgandı.

saldırgan
{i} invader

They resisted the invaders. - Saldırganlara direndiler.

saldırgan
truculent
saldırgan
attacker

The attackers were led by John Brown. - Saldırganlar John Brown tarafından yönlendirilmiştir.

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

saldırgan
rampageous
saldırgan
agressive
saldırgan
{s} militant
saldırgan
vicious

Watch out! This monkey is vicious. - Dikkat et! Bu maymun saldırgan.

saldırgan
assaultive
Saldırganlaşmak
get aggressive
saldırgan
pushy

You need to stop being so pushy. - O kadar saldırgan olmaktan vazgeçmelisiniz.

Everybody knew that she was being pushy. - Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.

saldırgan
thrusting
saldırgan
hard hitting
saldırgan
get tough
saldırgan
aggressive; attacker, assailant, aggressor
saldırgan
assailer
saldırgan
aggressive, disposed to attack, belligerent, truculent
saldırgan
gross
saldırgan
hardhitting
Türkçe - Türkçe
Saldırganlaşmak işi veya durumu
Saldırgan
agresif

Tom çok agresif, değil mi? - Tom çok saldırgan, öyle değil mi?

saldırgan
Başkasına saldıran, yapısında saldırma özelliği olan (devlet, kimse, hayvan), agresif, mütecaviz
saldırganlaşmak
Saldırgan duruma gelmek
saldırganlaşma