Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
- Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
I've always dated older women.
- Her zaman yaşlı kadınlarla flört ettim.
Have a good time on your date.
- Randevunda iyi zaman geçir.
What time will you be back?
- Ne zaman geri döneceksin?
Some read books just to pass time.
- Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
Which endings does this verb have in the present tense?
- Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
- Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
Tom showed up at just the right moment.
- Tom tam doğru zamanda geldi.
From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
- Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
Is it possible for you to come to the office an hour earlier than usual tomorrow?
- Yarın her zamankinden bir saat daha erken ofise gelmen mümkün mü?
It took me more than two hours to translate a few pages of English.
- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
He always sings while having a shower.
- O her zaman duş alırken şarkı söyler.
I often study while listening to music.
- Müzik dinlediğim zaman sık sık çalışırım.
I want to ask them when their wedding day is.
- Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
I read a newspaper every day so that I may keep up with the time.
- Zamana ayak uydurabileyim diye her gün gazete okurum.
When does the rainy season in Japan begin?
- Japonya'da yağışlı sezon ne zaman başlar?
I wonder when the rainy season will end.
- Yağışlı sezonun ne zaman biteceğini merak ediyorum.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
When do you usually go to bed?
- Genellikle ne zaman yatarsın?
There was a time when kings and queens reigned over the world.
- Kralların ve kraliçelerin dünyada hüküm sürdüğü bir zaman vardı.
Once upon a time there lived an emperor who was a great conqueror, and reigned over more countries than anyone in the world.
- Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.
Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
- Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
Even now there are occasional aftershocks.
- Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
- Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
The students' lunch period is from twelve to one.
- Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
Ten years is a really long period of time.
- On yıl gerçekten uzun bir zaman aralığıdır.
I'm sick and tired of you always parking in my space.
- Her zaman benim yerime park etmenden bıktım.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
In Viking times Greenland was greener than today.
- Viking zamanında, Grönland bugünkünden daha yeşildi.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
Everytime I look at him, he smiles.
- Ona ne zaman baksam gülümser.
In my opinion, Twitter is a waste of time.
- Bence Twitter bir zaman kaybıdır.
He will learn the facts in the course of time.
- O zaman içerisinde gerçekleri öğrenecek.
We had a lot of snow about this time last year.
- Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
What time of year do you usually like to spend time on the beach?
- Yılın hangi zamanında genellikle sahilde zaman geçirmek istersin?
Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.
- Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
- Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.