zamanlı zamansız

listen to the pronunciation of zamanlı zamansız
Турецкий язык - Английский Язык
inopportune
untimely
zamanlı zamansız (doing something)
without stopping to consider whether or not one's doing it at a suitable time: Zamanlı zamansız bana uğrar. He drops in to see me at absolutely any time he feels like it
zaman zaman
from time to time, occasionally, every now and then, every now and again, every so often
zaman zaman
from time to time

I meet him from time to time. - Ben zaman zaman onunla karşılaşırım.

You should look after the children from time to time. - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.

zaman zaman
sporadic
zaman zaman
at times

After all, even the gods may err at times. - Tüm bunlardan sonra, tanrılar bile zaman zaman hata yapabilirler.

At times, he suffered from a painful headache. - Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.

zaman zaman
occasionally

The mother occasionally reread her son's letter. - Anne zaman zaman oğlunun mektubunu yeniden okuyordu.

He occasionally visited me. - O, zaman zaman beni ziyaret etti.

zaman zaman
betimes
zaman zaman
now and then

Tom hears from Mary every now and then. - Tom zaman zaman Mary'den haber alır.

I meet him at school now and then. - Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.

zaman zaman
off and on
zaman zaman
call me time to time

ara beni zaman zaman.

zaman zaman
time to time

I meet him at the club from time to time. - Ben, zaman zaman onunla kulüpte karşılaşırım.

You should look after the children from time to time. - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.

zaman zaman
from time to time, occasionally
zaman zaman
on and off

Tom and Mary have been dating on and off for a year. - Tom ve Mary bir yıldır zaman zaman çıkıyorlardı.

It was raining on and off all night long. - Bütün gece boyunca zaman zaman yağmur yağıyordu.

zaman zaman
betweenwhiles
zaman zaman
in places
zaman zaman
betweentimes
zaman zaman
ever and anon
zaman zaman
now and again
zaman zaman
now

Even now there are occasional aftershocks. - Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.

Tom hears from Mary every now and then. - Tom zaman zaman Mary'den haber alır.

zaman zaman
on occasion

He reads detective stories on occasion. - O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.

We've met on occasion. - Biz zaman zaman buluştuk.

zaman zaman
interval
zaman zaman
again
zaman zaman
anon
Турецкий язык - Турецкий язык
Gelişigüzel zamanlarda, vakitli vakitsiz
Zaman zaman
anbean
Zaman zaman
gahice
zaman zaman
Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, bazen
zamanlı zamansız
Избранное