Paylaşılan bir dil vardır.
- There is a shared language.
Tüm oyunlar tarafından paylaşılan ortak özellikler yoktur.
- There are no common properties shared by all games.
Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
- The children shared a pizza after school.
Ben odamı sysko ile paylaştım.
- I shared my room with sysko.
Görüşme videoya kaydedilip tüm internette paylaşılmıştı.
- The interview was recorded on video and shared all over the Internet.
Fadıl, Dania'dan büyükannesi ile paylaştığı evde birlikte yaşamasını istedi.
- Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
- You have to share the cake equally.
Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.
- For the time being, I must share this room with my friend.
Bu şirketlerin hisseleri halka satıldı.
- Shares of these companies were sold to the public.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
- I share the room with my sister.
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- This city has a public bike share program.
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
- Share prices have been erratic this last month.
Yolculuğum hakkında bir şey paylaşmak için doğal olarak şimdi herkesin beni beklediğini biliyorum.
- I know that now, naturally, all are waiting for me to share something about my voyage.
Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.
- I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
- You have to share the cake equally.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Tom'un kar payı vardı.
- Tom had a share in the profits.
Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
- The children shared a pizza after school.
Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
- Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
They share a language.
Upload media from the browser or directly to the file share.
... and the bipartisan commission appointed shared ...
... But all the images that you've shared as a family are all ...