There is nothing like cold beer on a hot day.
- Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
I would like to get a camera like this.
- Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
The girl vanished like magic.
- Kız, sihir gibi kayboldu.
Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
- Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
Tom and Mary seem to be in some kind of trouble.
- Tom ve Mary'nin bir çeşit sorunları var gibi görünüyor.
What kind of woman could love a guy like Tom?
- Tom gibi bir adamı ne tür bir kadın sevebildi.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
What I'm looking for looks something like this.
- Aradığım şey böyle bir şey gibi görünüyor.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
What's the matter, Jane? You look like you aren't feeling well.
- Neyiniz var, Jane? İyi hissetmiyor gibi görünüyorsunuz.
Those twins look like two peas in a pod.
- Şu ikizler bezelyedeki iki tane gibi benziyorlar.
Either be as you seem or seem as you are.
- Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
As you know, we were late due to the heavy rain.
- Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
Between ourselves, he seems to be a homosexual.
- Aramızda kalsın, o bir homo gibi görünüyor.
Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.