Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
- After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.
- The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Bu aptallık tarafından sonsuz bir şekilde rahatsız oluyorum.
- I'm getting endlessly annoyed by this foolishness.
Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Bu tartışmaya son verdik.
- We ended this discussion.
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
- This may end up being somebody else's problem.
Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
- They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
Sıranın sonunda durdum.
- I stood at the end of the line.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Bitişi çok daha ilginçtir.
- The ending is much more interesting.
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Tayfundan dolayı ebeveynlerim seyahatlarını bir gün erken bitirdiler.
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
Alkışlıyoruz, arkadaşlar, komedi sona erdi.
- Applaud, friends, the comedy has ended.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
Hedefe giden her yol mubah mıdır?
- Does the end justify the means?
Sonunda hedefine ulaştı.
- She has finally achieved her end.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Hikaye onun ölümü ile sona erer.
- The story ends with his death.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Zaferi sonuna kadar tartıştık.
- We disputed the victory to the end.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
- Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
There are very rare animals in Australia.
- Avustralya'da çok ender hayvanlar vardır.
Tom rarely talks to anybody.
- Tom biriyle ender olarak konuşur.