Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.