The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I will have to take on someone to do Tom's work.
- Tom'un işini yapacak birini almak zorunda kalacağım.
It is better to give than to receive.
- Vermek almaktan daha iyidir.
If possible, I'd like to receive new information about the case.
- Eğer mümkünse, ben dava ile ilgili yeni bilgiler almak istiyorum.
It is necessary to obtain the sanction of the authorities to enter this building.
- Bu binaya girmek için yetkililerin onayını almak gereklidir.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
I want to buy a new bicycle.
- Yeni bir bisiklet almak istiyorum.
Since Mac wants to buy a new Mustang, he is saving money.
- Mac bir yabani at almak istediğinden dolayı para biriktiriyor.
The second the mailman comes, he rushes out to pick up his mail.
- O, postacı gelir gelmez, postasını almak için dışarı fırlar.
Tom reached down to pick up his suitcase.
- Tom bavulunu almak için uzandı.
I'll come to pick it up later.
- Onu almak için daha sonra geleceğim.
The second the mailman comes, he rushes out to pick up his mail.
- O, postacı gelir gelmez, postasını almak için dışarı fırlar.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
Tom opened the drawer to get a calculator.
- Tom hesap makinesini almak için çekmeceyi açtı.
I would like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
He uses bitcoins to purchase illicit drugs.
- O yasa dışı uyuşturucu almak için sanal para kullanır.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
We had to remove your spleen.
- Dalağını almak zorunda kaldık.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
I want to take a year off and travel around the world.
- Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
- Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
I don't want to take up much of your time.
- Zamanının çoğunu almak istemiyorum.
The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
You'll have to get off at the bank and take the A52.
- Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
I lost my watch, so I have to buy one.
- Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
Do you want to take one?
- Birini almak ister misin?
The bus stopped to take on passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I want to get that classic car no matter how expensive it is.
- Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
You'll have to get off at the bank and take the A52.
- Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
I had to consider Tom's proposal.
- Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
I want to buy a pair of ski boots.
- Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
My brother is rich enough to buy a car.
- Erkek kardeşim, bir araba satın almak için yeterince zengindir.
Sami wanted revenge on Layla.
- Sami Layla'dan intikam almak istedi.
I will do whatever it takes to have my revenge.
- Ben intikam almak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
It's not possible to breathe here.
- Burada nefes almak mümkün değil.
It's difficult to breathe when humidity is high.
- Nem oranı yüksek olduğunda nefes almak zordur.
Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
They are saving their money for the purchase of a house.
- Bir evi satın almak için onlar paralarını tasarruf ediyorlar.
I would like to purchase your latest mail order catalogue.
- Senin en son posta sipariş kataloğunu satın almak istiyorum.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
It's easier to ask for forgiveness than to get permission.
- Af istemek izin almaktan daha kolaydır.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
She doesn't eat cake because she doesn't want to put on any more weight.
- O daha fazla kilo almak istemediği için pasta yemez.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
It is very important to consider the cultural background of the family.
- Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
We have to take this problem into consideration.
- Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal.
- Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.
You'll have to handle it by yourself.
- Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
I don't want to handle it.
- Onu ele almak istemiyorum.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
I would appreciate hearing from you soon.
- Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
I've been looking forward to hearing from you for weeks.
- Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyanın tozunu almaktır.
Our company wants to take part in that research project.
- Şirketimiz o araştırma projesinde yer almak istiyor.
They want to take part in the Olympic Games.
- Olimpiyat Oyunları'nda yer almak istiyorlar.
I don't want to be involved in this affair.
- Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
Let's go grab a cup of coffee.
- Bir fincan kahve almaya gidelim.
Let's go grab a burger or something.
- Bir burger ya da bir şey almaya gidelim.
It is time to address this problem - Bu problemi ele alma zamanı geld.
Allı dağlar yücedir.