You ought to be on time if you start now.
- Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
- Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.
Tom usually arrives home just in time for dinner.
- Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir.
I wasn't in time for school this morning.
- Bu sabah okula vaktinde gidemedim.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
He will be in London at this time tomorrow.
- O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
He will be talking with his family at this time tomorrow.
- Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
I put in an hour of jogging before I go to school.
- Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
When was the last time you spent time on Facebook?
- Facebook'ta en son ne zaman vakit geçirdin?
When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents.
- Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.
We haven't really spent time with each other for a while.
- Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.
She killed time reading a magazine while she waited.
- Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.
- Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
- Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.