vaktinde

listen to the pronunciation of vaktinde
التركية - الإنجليزية
on time

Only a few people showed up on time. - Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

You ought to be on time if you start now. - Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.

in time

Tom usually arrives home just in time for dinner. - Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir.

I had an appointment at 2:30, but I was caught in traffic and couldn't get there in time. - Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım.

on the date
opportune
promptly

The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn. - Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.

in due time
duly
in good time
betimes
in due course
timely
vakit
time

I had a good time last evening. - Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.

He will be talking with his family at this time tomorrow. - Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.

vakit
{i} hour

I put in an hour of jogging before I go to school. - Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.

vakit
appointed time
vakit
season
ikindi vaktinde
late afternoon in time
vakit
when

When was the last time you spent time on Facebook? - Facebook'ta en son ne zaman vakit geçirdin?

Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids. - Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.

boş vaktinde
in one's spare time
tam vaktinde
just in time
tam vaktinde olan
opportunely
tam vaktinde/zamanında
1. right on time, right on the dot. 2. at just the right moment
vakit
when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came
vakit
the right time, the time (for doing something)
vakit
time; the right time; appointed time; time, season
vakit
father time
vakit
while

We haven't really spent time with each other for a while. - Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.

She killed time reading a magazine while she waited. - Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

vakit
juncture
التركية - التركية

تعريف vaktinde في التركية التركية القاموس.

Vakit
(Osmanlı Dönemi) İF
Vakit
if
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir
vakit
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
vakit
Zaman

Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum. - Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.

vakit
Ahmet Emin Yalman ve Mehmet Asım Us'un 1917 yılında kurduğu gazete
vakit
Zaman: "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te."- Y. K. Beyatlı
vakit
Çağ
vakit
Tespit edilmiş olan zaman: "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti."- S. Kocagöz
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir. "Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır. İmkân, fırsat
vakit
İmkân, fırsat
vakit
Tespit edilmiş olan zaman
vakit
Geçim, para bakımından imkân
vakit
"Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır
vaktinde
المفضلات