Tom yalan söylemekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.
- Tom had no qualms about lying.
Jack asla yalan söylemediğini söyledi fakat yalan söylüyordu.
- Jack said he had never told a lie, but he was lying.
Tom elma ağacının altında çimin üzerinde uzanıyor.
- Tom is lying on the grass under an apple tree.
O, bir süre uzanıyordu.
- He was lying down for a while.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.
- We can see wild animals lying in the grass.
Tom sokakta yatan bir ayyaşı fark etti.
- Tom noticed a drunkard lying in the street.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Yalan söylemek yanlıştır.
- To tell a lie is wrong.
Yalan söylemek iyi değildir.
- It is not good to tell a lie.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
O, yalan söylediği için cezalandırıldı.
- Because he lied, he was punished.
Tom bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom did nothing but lie in bed all day.
Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- He did nothing but lie in bed all day.
Ben yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down.
Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down for a few minutes.
O, kızını baygın halde kaldırımda yatarken gördü.
- She saw her daughter lying on the sidewalk, unconscious.
Kendini parkta bir bankta yatarken buldu.
- He found himself lying on a bench in the park.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Yalan söylemek iyi değildir.
- It is not good to tell a lie.
Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
- What reason could I possibly have to lie to you?
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Öğle yemeğimi bitirdiğimde, bir saat uzanacağım.
- When I have finished my lunch, I will lie down for an hour.
Köpeğim sık sık çimene uzanır.
- My dog often lies on the grass.
Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- This city lies at the base of a mountain.
Nagoya Tokyo ve Osaka arasında yer almaktadır.
- Nagoya lies between Tokyo and Osaka.
Without shutting herself up from her family ... or lying awake the whole night to indulge meditation, Elinor found every day afforded her leisure enough to think of Edward... The Free Library.
from our first knowing each other, which was soon after my lying-in, we were almost inseparable companions.
Our uninquiring corpses lie more low / Than our life's curiosity doth go.
I don't know what they expect, but I am certainly not going to take this lying down.
... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...
... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...