How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Try doing it once more.
- Onu bir kez daha yapmayı dene.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
I don't know if we can help Tom this time.
- Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
This time I'll try it.
- Bu kez onu deneyeceğim.
France and Britain were at war once again.
- Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
The committee meets twice a month.
- Komite ayda iki kez toplanır.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
I have been to Kyoto one time.
- Bir kez Kyoto'da bulundum.
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
We go to the theater once every two weeks.
- Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
Read it one more time, please.
- Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
Open your mouth one more time and I will beat you up!
- Ağzını bir kez daha açarsan seni pataklayacağım!
The telephone rang several times.
- Telefon birçok kez çaldı.
The two sides clashed several times.
- İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
Why can't you be nice for once?
- Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
Why can't you be nice to me for once?
- Neden bir kez olsun bana karşı kibar olamıyorsun?
I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
I've been to Kyoto two times.
- Kyoto'da iki kez bulundum.
I have to change buses two times.
- İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.
I don't remember the last time I climbed a tree.
- Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
On June 21st, 1974, José had breakfast with Liliana for the last time.
- 21 Haziran, 1974'te Jose son kez Liliana ile birlikte kahvaltı yaptı.
I saw her for the last time.
- Ben onu son kez gördüm.
She doesn't like the way he orders Kerry around either. 'Kez'll make ya one,' he'd said automatically when Madeline said she'd love a nice cup of tea.