Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
You don't want to get lost, so take your mother's hand.
- Kaybolmak istemiyorsun, bu yüzden annenin elini tut.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Ben her şeyi ve herkesi unutmak, kaybolmak ve terk etmek istiyorum.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
Forced disappearance is a crime against humanity.
- Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.