Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
She has aspirations to become an interior decorator.
- Onun iç dekaratör olma özlemleri var.
My father is a pilot on the domestic line.
- Babam iç hatlarda çalışan bir pilot.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
Jupiter has four inner satellies: Metis, Adrastea, Amalthea, and Thebe. Their orbits are very close to the planet.
- Jüpiterin dört iç uydusu vardır: Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe. Onların uyduları gezegene çok yakındır.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
The ministry administers the internal affairs.
- Bakanlık iç işlerini yönetir.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
Tom asked me if I wanted to have a drink.
- Tom bana içmek isteyip istemediğimi sordu.
Would you like to go out to have a drink somewhere?
- Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
- Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Tom hasn't smoked since he was old enough to legally smoke.
- Tom yasal olarak sigara içmek için yeterince büyüdüğünden beri sigara içmedi.
It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek sağlık için iyi değil.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
We'd like to have some wine.
- Biz biraz şarap içmek istiyoruz.
Would you like to go out to have a drink somewhere?
- Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
You must go outside if you want to smoke.
- Sigara içmek istiyorsan, dışarı çıkmalısın.
It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek sağlık için iyi değil.
It is dangerous to drink too much.
- Çok fazla içki içmek tehlikelidir.
Have you had anything to drink tonight?
- Bu gece içmek için bir şey aldın mı?
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
2005 was a bad year for music sector. Because Kylie Minogue caught breast cancer.
- 2005, müzik sektörü için kötü bir yıldı. Çünkü Kylie Minogue meme kanserine yakalandı.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
Drink water only when you are thirsty; drinking 8 glasses a day is only a myth.
- Sadece susadığında su iç; bir günde 8 bardak içmek efsanedir.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
Booze is the answer, but now I can't remember the question.
- İçki içmek cevaptır ama şimdi soruyu hatırlayamıyorum.
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
I had to sip the coffee because it was too hot.
- Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.
I'd like to have a glass of wine.
- Bir bardak şarap içmek istiyorum.
We'd like to have some wine.
- Biz biraz şarap içmek istiyoruz.
Lütfen muhtevayı gözden geçiriniz ve herhangi bir mütenasip geri bildirimi veriniz.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.