I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
I went out with my friends.
- Ben arkadaşlarımla dışarı çıktım.
He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
I'm afraid he's just gone out.
- Maalesef o az önce dışarı çıktı.
Mother has just gone out shopping.
- Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.