We've just spent two weeks apart.
 - Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
I like to take things apart to see what makes them tick.
 - Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
They each paid separately.
 - Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
This is important enough for separate treatment.
 - Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
That's an important distinction to make.
 - O yapacak önemli bir ayrım.
That's a distinct possibility.
 - Bu ayrı bir olasılık.
Don't put aside such an important detail.
 - Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
 - Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
The exam was divided into two parts.
 - Sınav iki bölüme ayrıldı.
The class was divided into four groups.
 - Sınıf dört gruba ayrıldı.
The buses in Montgomery were segregated.
 - Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.
The buses in Montgomery were segregated.
 - Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
There also was another reason.
 - Ayrıca başka bir nedeni vardı.
The buses left one after another.
 - Otobüsler art arda ayrıldı.
No nation can exist completely isolated from others.
 - Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
It's a way to make a little extra on the side.
 - Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
The service charge is extra.
 - Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
You have to remain detached.
 - Ayrı kalmak zorundasın.
The cabin was torn asunder by the storm.
 - Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
 - Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
 - Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
 - Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
Tom and Mary left through different doors.
 - Tom ve Mary farklı kapılardan ayrıldı.
He wants to separate from his wife.
 - Karısından ayrılmak istiyor.
She finally decided to separate from her husband.
 - O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.
Can't we just agree to disagree?
 - Fikir ayrılığında uzlaşamaz mıyız?
He advocated abolishing class distinctions.
 - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Sami attended a segregated school.
 - Sami ayrılmış bir okula gitti.
The buses in Montgomery were segregated.
 - Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
Diplomats are allowed various privileges.
 - Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
 - Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
She left without saying even a single word.
 - Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
Don't leave out a single detail.
 - Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
They each paid separately.
 - Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
They paid separately.
 - Onlar ayrı ayrı ödediler.
I think we should spend some time apart from each other.
 - Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
 - Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
Seat cushions are sold separately.
 - Koltuk minderi ayrı olarak satılır.
Batteries are sold separately.
 - Piller ayrı olarak satılır.