Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer?
- Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.
This book is easy enough for me to read.
- Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
That's it. I've done all I can do.
- Bu kadar. Elimden gelen her şeyi yaptım.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
I know that much myself.
- Kendimi bu kadar tanıyorum.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
I've never had such a large sum of money.
- Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
You will get well in a week or so.
- Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
What does the bill amount to?
- Fatura ne kadar tutuyor?
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
How long is the Seto Bridge?
- Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How much do ten paper plates cost?
- 10 kağıt tabak ne kadar?
We disputed the victory to the end.
- Zaferi sonuna kadar tartıştık.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.