O benim kişisel kullanımım için.
- Es ist für meinen persönlichen Gebrauch.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Tom'un Mary'yle yakın ilişkisi vardı.
- Tom was intimate with Mary.
Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
- Sami and Layla were having an intimate relationship.
Tom Mary'ye şahsen teşekkür etmek istedi.
- Tom wanted to thank Mary in person.
Senin adına birini göndermek yerine, sen gitsen ve şahsen konuşsan daha iyi olur.
- Instead of sending somebody on your behalf, you had better go and speak in person.
The governor appeared on TV in person.
- Der Gouverneur erschien persönlich im Fernsehen.
I'm afraid you'll have to go in person.
- Ich fürchte, dass du persönlich vorbeigehen musst.