I can't feel my toes.
- Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.
I can easily touch my toes.
- Ayak parmaklarıma kolayca dokunabilirim.
I walked on tiptoes so as not to wake the baby.
- Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.
Kate tries to walk on tiptoe.
- Kate parmak ucunda yürümeyi deniyor.
They usually drum their fingers at red lights.
- Onlar genellikle kırmızı ışıklarda parmaklarını şakırdatırlar.
The x-ray showed two broken fingers.
- Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.
One of the students raised his hand to ask a question.
- Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
Everyone was fingerprinted.
- Herkesin parmak izi alındı.
Tom was fingerprinted by the police.
- Tom'un polis tarafından parmak izi alındı.
The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
- Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
The middle finger is the longest.
- En uzun parmak orta parmaktır.
Can you spin a basketball on your fingertip?
- Sen bir basketbol topunu senin parmak ucunda döndürebilir misin?
Tom tiptoed out of the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
He tiptoed into the room.
- O, parmak uçlarına basarak odaya yürüdü.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.