My father polished his car till it shone.
 - Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
The stars shone in the sky.
 - Yıldızlar gökyüzünde parladı.
She had her shoes shined.
 - O, ayakkabılarını parlattı.
Susan shined her father's shoes.
 - Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
Mary's eyes sparkled like diamonds.
 - Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
Her eyes sparkled like diamonds.
 - Onun gözleri elmas gibi parladı.
That blue-white shining star is Sirius.
 - O mavi-beyaz parlayan yıldız Sirius'tur.
That actress is the shining star in the company.
 - O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.
The logs flamed brightly.
 - Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.