Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
 - The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Her insanın yapacak bir görevi vardır.
 - Each person has a duty to do.
Ben sadece vazifemi yapıyorum.
 - I'm only doing my duty.
Bir insan vazifesini yapmalı.
 - One should do one's duty.
İşi bitirmek sizin göreviniz.
 - It's your duty to finish the job.
Senin görevin ülkeni bir yabancı işgalinden kurtarmak.
 - Your duty is to save your country from a foreign invasion.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
 - These articles are all exempt from duty.
Burada gümrüksüz şeyler alabilir miyim?
 - Can I buy things here duty-free?
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
 - A right without a duty is a privilege.
Vergi ödemenin bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum.
 - We think that it's our duty to pay taxes.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.