Tom tartışmanın yararsız olduğunu fark etti.
- Tom realized it was useless to argue.
Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
İşe yaramaz şeyi atın.
- Leave out anything that is useless.
Veri tamamen işe yaramaz.
- The data was completely useless.
İnsanların söylemek istemediği şeyleri tercüme etmek faydasızdır.
- It's useless to translate things that people don't want to say.
Tom'un yeni aleti harika ama faydasız.
- Tom's new gadget is cool, but useless.
Onun önerileri tamamen kullanışsız.
- His suggestions are completely useless.
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.