His opinion will probably be accepted.
- Onun fikri muhtemelen kabul edilecek.
That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
Who told him? Not you, perhaps?
- Ona kim söyledi? Sen değil, muhtemelen?
Other life probably exists out there and perhaps in many places.
- Muhtemelen oralarda ve belki de birçok yerde başka yaşamlar vardır.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
He is likely to win this game.
- O, muhtemelen bu oyunu kazanır.
Tom is likely to be back soon.
- Tom muhtemelen yakında dönecektir.
If you do your best, you're likely to succeed.
- Elinizden geleni yaparsanız, muhtemelen başarırsınız.
Presumably, Mary watered the flowers while we were away.
- Muhtemelen biz uzaktayken Mary çiçekleri suladı.
Presumably, Tom repaired the computer.
- Muhtemelen, bilgisayarı Tom tamir etti.
Tom said Mary was likely to be suspicious.
- Tom Mary'nin muhtemelen şüpheli olacağını söyledi.
Tom is probably going to be suspicious.
- Tom muhtemelen şüpheli olacak.