made use

listen to the pronunciation of made use
İngilizce - Türkçe

made use teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

used
{s} kullanılmış

Kardeşim kullanılmış bir araba satın aldı, bu yüzden çok pahalı değildi. - My brother bought a used car, so it was not very expensive.

Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı. - Tom put together one million dollars in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.

used
{s} kullanılmış; elden düşme, eski: He sells used books. Eski kitap satıyor. I don't want a used car. Kullanılmış araba istemem
used
{f} kullan

Spor salonu, tören için kullanıldı. - The gym is used for the ceremony.

Na'vi dili Avatar'da kullanılır. - Na'vi language is used in Avatar.

used
eskiden

Ben eskiden olduğum gibi değilim. - I'm not what I used to be.

Eskiden bardak altlıklarını toplardım. - I used to collect coasters.

used
tükenmek
used
alışkın

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to getting up early.

used
kullanılan

O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. - It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.

Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur. - Windows is the most used operating system in the world.

used
eski

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum. - Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.

Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler. - Soccer is more popular in Japan than it used to be.

used
(to ile) alışkın
used
yap(mak)
used
{s} to -e alışık, -e alışkın: I'm used to it. Ona alışığım
used
eskiden olduğu kadar

Tom eskiden olduğu kadar zengin değil. - Tom isn't as rich as he used to be.

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır? - Is eating fish as healthy now as it used to be?

used
He used to come at eight Eskiden saat sekizde gelirdi
used
be used up çok yorulmak
used
idi

Biz eskiden komşu idik. - We used to be neighbours.

Tom bir özel eğitim öğretmeni idi. - Tom used to be a special education teacher.

used
bitkin hale gelmek
used
alışık

Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır. - Mr Kaifu is used to making speeches in public.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim. - I'm not used to making speeches in public.

İngilizce - İngilizce
used
make use
To use, usually productively and/or for a specific purpose