My dried out clothes get wet because it suddenly rains.
 - Kurumuş giysilerim aniden yağmur yağdığı için ıslanır.
There was a spring indeed, but it was dry.
 - Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
Mary uses eyedrops for her dry eyes.
 - Mary kuru gözleri için göz damlaları kullanır.
Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
 - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.
Please tell him to get rid of the dead leaves.
 - Lütfen ona kuru yapraklardan kurtulmasını söyle.
The boy tried to saw off the dead branch.
 - Genç, kuru dalı kesmeye çalıştı.
We must beef up our organization.
 - Kuruluşumuzu güçlendirmeliyiz.
She is a member of this organization.
 - Bu kuruluşun bir üyesidir.
That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer.
 - Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş.
The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry.
 - Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum.
Did you bring a hair dryer?
 - Bir saç kurutma makinesi getirdin mi?
I put my clothes in the dryer.
 - Elbiselerimi kurutma makinesine koydum.
Because of the drought, the grass has withered.
 - Kuraklık nedeniyle çimler kurudu.
It's the most arid landscape I've ever seen.
 - Bu şimdiye kadar gördüğüm en kuru peyzaj.
Tom is drying the dishes.
 - Tom bulaşıkları kuruluyor.
Mary's dress is drying in the sun.
 - Mary'nin giysisi güneşte kuruyor.
Tom dried his face with a towel.
 - Tom havluyla yüzünü kuruladı.
Raisins are dried grapes.
 - Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür.
Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
 - Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
I can't squeeze juice out of this orange. It's dry.
 - Bu portakalın suyunu sıkamıyorum. O kuru.