kızdıran

listen to the pronunciation of kızdıran
Türkçe - İngilizce
displeasing
pisses
kız
girl

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

kızdıran kimse
teaser
kızdıran kimse
baiter
kız
{i} bird

He looks like the yellow angry bird. - O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.

The girl released the birds from the cage. - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

kız
daughter

The Joneses love their daughter. - Joneslar kızlarını sever.

His daughter is eager to go with him anywhere. - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.

kız
judy

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

kız
skirt

The girls wore grass skirts and had flowers around their necks. - Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

Mary was the only girl wearing a skirt. - Mary etek giyen tek kızdı.

kız
queen

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter. - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

kız
resent

There was enormous resentment over high taxes. - Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.

I feel resentment against your unwarranted criticism. - Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped. - Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.

I want to marry a virgin girl. - Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.

kız
bridle at
kız
puss
kız
gırl

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

kız
country girl
kız
girl's
kız
chick

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

kız
female

That female student is American. - O kız öğrenci Amerikalıdır.

That teacher tends to be partial to female students. - Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I miss my little sister. - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

The mother missed her daughter who was away at college. - Anne üniversitedeki kızını özledi.

kız
maid

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine. - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

kız
maiden

What's your mother's maiden name? - Annenin kızlık soyadı nedir?

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
Türkçe - Türkçe

kızdıran teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Kız
bint
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire