Davadaki hakim adil değildi.
 - The judge in the case was not fair.
Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
 - They should also be fair to others.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
 - We paid a fair price for it.
O oldukça makul bir fiyat.
 - That's a fairly reasonable price.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
 - Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
 - Tom can dance fairly well, can't he?
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
 - I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
 - She was the fairest in the whole land.
Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
 - Will it be fair in Tokyo tomorrow?
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
 - I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
Bu çok adil değil, değil mi?
 - That's not very fair, is it?